(biraz uzun fakat okumanızı tavsiye ederim.)
"Sıfır" konumundayız.
--------------------------------------------------------------------------------
GÜNLÜK HAYATIMIZDA onlu sayı sistemini kullanıyoruz. Bu sistemde 10 tane rakam olduğunu biliyoruz: 0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9...
Bildiğimiz ve kullandığımız bu sayı sisteminden başka sayı sistemleri de var. Örneğin, dörtlü sayı sistemi, beşli sayı sistemi vs. Dörtlü sayı sisteminde dört tane rakam bulunur; 0, 1, 2, 3 şeklinde...
Biz burada ikili sayı sistemiyle ilgili bir açılım yapmak istiyoruz. Önce ikili sayı sistemini hatırlayalım. İkili sayı sisteminde iki rakam bulunur: 0 ve 1 rakamları... Bu sistem daha çok elektronik hesap makinelerinde ve bazı elektronik kumanda sistemlerinde kullanılmaktadır. Çok basit bir elektrik devresini ikili sayı sistemiyle açıklamaya çalışalım.
Yukarıda Şekil.1’de gösterilen elektrik devresinde ampul yanmaz. Nedeni açıkça görülmektedir. Bu devredeki anahtar açık konumdadır. Şekil.2’deki devrede ampul yanar. Nedeni yine açıkça görülmektedir: Anahtar kapalı konumdadır. Bu devreleri ikili sayı sistemine göre ifade edersek, Şekil.1’deki devrede bulunan anahtara “0” konumunda, Şekil.2’deki devrede bulunan anahtara “1” konumunda deriz. Anahtar “0” konumunda ise ampul yanmaz, “1” konumuna getirilince ampul yanar. Dışarıdan herhangi bir etki, bir müdahale olmadan “0” konumundaki anahtar “1” konumuna gelmez.
Çok basit bir uygulamasını yaptığımız ikili sayı sistemiyle farklı bir alanda uygulama yapalım. Evrendeki bütün nesneleri iki gruba ayıralım.
Birinci grup: Varlığı bir başka nesnenin varlığına bağımlı olanlar. Bu gruba giren nesneler kendilerince var olamadıkları için bunlara “0” değeri vereceğiz.
İkinci grup: Varlığı bir başka nesnenin varlığına bağımlı olmayanlar. Bu gruba giren nesneler kendilerince var olabildikleri için bunlara “1” değeri vereceğiz.
Şimdi evrendeki tüm nesneleri, kumdan Jüpiter’e kadar, karıncadan fillere kadar, derelerden Everest Tepesine kadar her nesneyi teker teker ele alalım.
Kum, varlığı kendinden değil; kayaların parçalanması sonucu oluşmakta. Kayaların parçalanması iklimlerin değişmesine, dalgaların şiddetine, rüzgârlara, güneşin sıcaklığına bağlı. O hâlde kum kendince olamıyor, demek ki ikili sayı sisteminde kodlamada “0” değeri alacak.
Arı, çiçekler olmazsa bal yapamayacak. Çiçek baharın gelmesine bağlı, bahar dünyanın güneş yörüngesindeki hareketine bağlı. O hâlde arı kendi kendine yeterli değil. Arı da ikili sayı sistemindeki kodlamada “0” değeri alacak.
Dereler, ırmaklar kendilerince olamıyor; kar ve yağmura bağlı. Kar ve yağmur bulutlara, rüzgârlara bağlı. O hâlde ikili sayı sistemindeki kodlamada “0” değeri alacak...
Kısacası dünya ve dünya içindeki bütün nesneler “0” konumundadır. Zira dünya, varlığını devam ettirebilmesi için güneşin çekim kuvvetine ihtiyaç duymaktadır. Dünyanın kendisi “0” konumunda olunca dünya kümesinde bulunan bütün elemanların da “0” konumunda olacağı çok açıktır. Güneş de bulunduğu Samanyolu galâksisindeki yerini koruyabilmesi için, galâkside bulunan diğer yıldızlara ihtiyaç duymaktadır. Zira galâksideki diğer yıldızlarla kütlelerine ve aralarındaki mesafeye bağlı olarak oluşan itme-çekme kuvvetlerinin dengelenmesiyle varlıklarını sürdürürler. Demek ki güneş de varlığının devamı için başka nesnelerin varlığına ihtiyaç duymaktadır. O hâlde ikili sayı sistemindeki kodlamaya göre güneş de “0” konumundadır. Samanyolu’nda bulunan yaklaşık 200-250 milyar yıldız da, akıp gitmekte oldukları yörüngede savrulmadan yollarına devam edebilmeleri için, birbirlerinin itme-çekme güçlerine ihtiyaç duyarlar.
Netice olarak, evrende mikroskopla görülebilecek kadar küçük varlıklardan teleskoplarla görülebilecek kadar büyük varlıklara kadar hepsinin “0” konumunda olduğunu gördük. Bunun manası: Evrende hiçbir nesne kendince olamıyor...
Bir elektrik devresindeki ampulün yanması için devre anahtarının “0” konumundan “1” konumuna getirilmesi gerekir. Bunun için de anahtara müdahale edecek bir “el”e ihtiyacımız olduğu gibi, evrendeki tüm nesnelerin hayat bulmaları için dışardan “Bir Kudret Eli”ne ihtiyaçları vardır.
İnsan vücudunda yaklaşık 100 trilyon hücre bulunmaktadır. Yüz trilyon hücrenin bir tanesini bile biz kendimiz idare edemiyoruz. Hepsi tamamen o “Kudret” elinin ilmiyle görevlerini aksatmadan yapıyorlar. Her soluğumuzda o “Yüce Kudret”e hayat borçluyuz. Ama O, sonsuz merhametiyle bizden hiçbir şey istemiyor. Yeter ki nankör bir kul olmayalım... Sahip olduğumuz bunca nimete küfürle ve isyanla karşılık vermeyelim... Yapacağımız ibadetler, bizatihi bizim huzur ve mutluluk ilâçlarımızdır.
Yakup Yasir